YARGITAY KARARI – ADLİ BELGE İNCELEME – Kesin Kanaat İçermeyen Rapor – Eksik İnceleme
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından verilen 31.10.2012 tarih, 2012/12589 Esas ve 2012/30911 Sayılı Kararında özetle;
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine 1 adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde icra mahkemesine başvurarak imza itirazında bulunduğu, mahkemece imza itirazının kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Somut olayda, takip dayanağı olan bono üzerinde kriminalistik – adli belge inceleme / grafoloji uzmanı olan bilirkişi Y.Ö.tarafından yapılan imza incelemesi sonucu düzenlenen 11.11.2011 tarihli raporda, borçlu adına atılan imzanın aidiyeti hususunda teknik yönden görüş belirtmenin mümkün olmadığının bildirildiği, yine aynı bono üzerinde grafoloji ve sahtecilik uzmanı olan bilirkişi H.K.tarafından yapılan imza incelemesi sonucu düzenlenen 08.03.2012 tarihli raporda ise, grafolojik hususiyetler yönünden benzerlikler müşahade edildiği, bu itibarla tetkik konusu senet üzerindeki imzaların borçlunun eli ürünü olmasının kuvvetle muhtemel olduğunun belirtildiği, bu durumda her iki raporun da itiraza konu edilen imzanın aidiyeti konusunda kesin kanaat içermediği ve dolayısıyla hüküm kurmaya elverişli olmadığı görülmektedir.
O halde mahkemece usulünce yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç olarak; alacaklı, borçluya karşı bono üzerinden icra takibi başlatıldığı, borçlu imza itirazında bulunmuş ve mahkeme bu itirazı kabul ederek takibi durdurduğu, yapılan iki ayrı bilirkişi incelemesinde imzanın aidiyeti konusunda kesin bir sonuç elde edilemediği, mahkeme, çelişkili bilirkişi raporlarına ve kesin kanaat içermeyen raporlara rağmen yazılı hüküm kurduğu, çelişkili bilirkişi raporları karşısında, tarafların haklarını koruyabilmek için ek incelemeler yapılması veya adli belge inceleme / grafoloji alanında uzman farklı bir bilirkişiye başvurulması gerekirken verilen kararın yerinde olmadığı gerekçesiyle bozma kararı verildiği görülmüştür.
