YARGITAY KARARI – ADLİ BELGE İNCELEME – Kesin Kanaat İçermeyen Rapor
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 04.12.2019 tarih, 2017/2138 Esas ve 2019/566 Sayılı Kararında özetle;
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine … 9. İcra Müdürlüğünün 2009/7596 E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile ödeme emri gönderdiğini, takibe yasal sürede itiraz edildiğini takip dayanağı 30.12.2008 tarih ve 5000 TL bedelli çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek davacının borçlu olmadığının tespitini ve kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kötüniyetli olduğunu, davacı tarafından ufak çaplı mallar satın alındığını, bu mallara karşılık müşteri çekleri kullandığını, diğer çeklerin ödendiğini, sipariş formu geçilen çekteki isim ve unvanı huzurda yazdığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, dava konusu çek arkasındaki … adına atfen atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığı, her ne kadar davacının yazı incelemesi için mahkemeye icabet etmese de çek unsurları gözetildiğinde imzanın davacıya ait olmadığı gözetildiğinde yazının eli ürünü olup olmadığının bir öneminin bulunmadığı, dolayısıyla icra takibine konu borçtan sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, kötüniyet tazminatının reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece hükme esas alının adli belge inceleme – grafoloji uzmanı bilirkişi raporunda, mukayese imzaların kısmi polimorfizm gösterdiği belirtilmiş, ancak sonuç kısmında imzanın davacıya ait olmadığı ifade edilmiştir, Bilirkişinin kesin kanaat içermeyen rapor hükme esas alınamaz. Mahkemece, davaya konu çekin düzenleme tarihine en yakın önceki ve sonraki tarihli resmi kurumlarda bulunan mukayeseye ve konu belge asıllarının taraflardan sorularak getirtilip, gerektiğinde davacının bol miktarda yazı ve imza örneğinin alınarak adli belge inceleme – grafoloji konusunda uzman yeni bir bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Yukarıda açıklanan nedenlerle yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç olarak; Mahkemece verilen kararda dayanılan bilirkişi raporunun kesin kanaat içermediği, bu nedenle kesin kanaat içermeyen rapor ile verilen kararın yerinde olmadığı, mahkemenin yeni bir adli belge inceleme – grafoloji uzmanından bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alarak karar vermesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.